26 Mart 2015 Perşembe

22) Tekillik Kuralı



                                Bir marka için en önemli yön,tek görünüşlü olmasıdır.


  • Bir Aytaç nedir? bisküvi,su,süt ve süt ürünleri,et ve et ürünleri
  • Bir Arow nedir? terlik,kösele,spor ayakkabı,bot ve sandalet 
  • Bir Merinos nedir? mobilya,halı ve ev tekstili


      Bu markaların tamamı tekilliklerini yitirdikleri için başarısızlığa uğramışlardır.Rakiplerinin ürün kümesini genişletmesi nedeniyle yıllardır pazarda varlıklarını koruyabilmektedirler.Ancak bu sizi yanıltmasın.Tekilliği kaybetmek bir markayı zayıflatır.

   Peki bir Tariş nedir?

      Tariş; mazisi 1915'lere dayanan, amacı; pamuk, zeytinyağı, incir ve üzüm üreticilerini bir çatı altında toplayıp korumak olan , halk arasında daha çok zeytin yağı üreticisi olarak bilinen ama hemen hemen her sektöre el atmış bir markadır .

    Tariş'in ürün grubunu; Kuru incir, kolonya, ıslak mendil, kuru üzüm, pekmez, tahin, sirke, şalgam, limon sosu, iplik, ham örgü kumaş, margarin,  ay çiçek yağı, pamuk yağı, deterjan, ve sabun oluşturmaktadır.

   Tariş'in organizasyonunu yürüttüğü çiftçilik ürünlerinin yanı sıra; kolonya,ıslak mendil,deterjan ve sabun ürünlerini de üretmesi çok manidar. Bu tekillik kuralını alt üst eden ve imaj zedeleyen davranışı umarım asırlık markamızın başına iş açmaz.

    Tekillik her markanın toplumda en önemli fonksiyonunu yerine getirebilmesine yardım eder.

      Bir marka nedir? Genel bir kelimenin yerine kullanılabilen özel bir kelime, muhtemel müşterilerin zihninde yer etmesini sağladığınız benzersiz bir fikir ve konsept.

      Bu kadar basit ve bu kadar da zor işte.

21) Ölümlülük Kuralı


                   
                  hiç bir marka sonsuza dek yaşayamaz.kimi zaman en iyi çözüm, ötenazi olur.



 
     

   
     Her ne kadar markalamanın kuralları değişmezse de,markalar öyle değildir.Onlar doğar, büyür olgunlaşır ve sonuçta ölürler.

    Bu üzücü. Şirketler yeni bir marka yaratmak uğruna birkaç kuruş harcamamak için direnirken, yaşlı bir markayı kurtarmak için milyonlarca lira harcayabiliyorlar.
 
    Markalamanın doğasını anladığınız zaman,markanızı doğal bir ölüme bırakma zamanı geldiğini de anlarsınız.

   Yeni markalar için fırsatlar genellikle,yeni kategorilerin yaratılmasıyla doğar.
 
    Örneğin; Flash Bellek piyasaya sürüldüğü zaman Compact Disc ürünleri baskı altına girdi.
Compact Disc piyasaya sürüldüğü zaman ise Kaset ürünleri baskı altına girdi.

    Bu tıpkı hayat gibidir.Yeni kuşak sahneye çıkar ve heyecan verici yeni yönlere doğru ilerler. Kariyerler başlar ve biter. Bu arada eski kuşak zamanla solar ve ölür.

    Bunu değiştirmek için kavga etmeyin. Çünkü, insanlar gibi markalar içinde yaşam ve ölüm vakti vardır. Tıpkı hasadı toplamak için de olduğu gibi, markayı uykuya yatırmanın da bir vakti gelecektir.

   Şirketler savaşırken ,doğal sürecin ne olduğunu saptama konusunda ciddi hatalar yaparlar. Hasta  markaları için yaşam destek ünitelerine ayırdıkları milyonlarca lirayı düşününce, iyi bir iş yaparmış gibi görünürler. Ama bu yanlıştır.Eski markanızın ömrünü uzatmak için harcayacağınız parayı biriktirip, gelecekteki yeni markanızı yaratmak için harcamak daha doğru bir strateji olacaktır.

  Pek çok yönetici marka değerinin iki yönünü birbirinden ayırt edemedikleri için yanlış finansal kararlar verir.

  • markanın ne kadar tanındığı ?
  • markanın neyi temsil ettiği ?

   İyi bilinen ancak hiçbir şey temsil etmeyen ya da modası geçmiş şeyleri temsil eden bir markanın hiç bir değeri yoktur. Bir şeyleri temsil eden bir marka  ise özel olarak iyi bilinemese bile değerlidir.

     Raks Türk şirketler grubu; Aslan Önel'in girişimiyle 1964'te temelleri atılan, 1990'lı yıllarda dünyanın en büyük ikinci kaset üreticisi firması olan, çok iyi tanınan fakat modası geçmiş ürünleri temsil ettiği için 2007 yılında iflas etmiş bir şirkettir.

    Ölümünden hemen önce;  telekomünikasyon, ev aletleri ve elektronik alanların da Raks markasını kullanmayı deneyen şirket, ölümlülük kuralının göstergelerinde olduğu gibi başarılı olamamıştır.

    İflas etmesinden hemen sonra, tabir-i caizse, suni teneffüs şirketleri ; Asan Dağıtım ve RK Teknoloji tarafından satın alınarak, erkek bakım ürünleri, kadın bakım ürünleri , ısıtma & soğutma kategorilerinde yeniden markalaşmaya çalışmaktadır.

20) Değişim Kuralı



                       Markalar değişebilir ancak çok nadiren ve yalnızca çok dikkatli olarak.

 

    İstikrar ve yoğunlaşma fikrinde onca ısrar ettikten sonra,niçin değişim konseptini gündeme getiriyoruz ki?

    Çünkü, hayatta hiçbir şey mutlak olmadığı gibi markalama sürecinde de hiç bir şey mutlak değildir. Her kuralın mutlaka istisnaları vardır ve değişim kuralı, markalama kuralının  en büyük istisnasıdır.

   Değişim nerede gerçekleşir?
 
   Şirketler genellikle bir markanın değişimini kolaylaştırmak yerine , kendi içlerinde ihtiyaçları olan şeylere yoğunlaşırlar; prosedürler yönergeler,broşürler,basın toplantıları,reklam,pazarlama.

    Ancak bir markanın değişimi şirket içinde gerçekleşmez. Tüketicinin zihninde gerçekleşir. Markayı değiştirmek istiyorsanız, gözlerinizi hedefinize dikin ve tüketicinin zihnine yerleşmeye çalışın.
,
  Markanızı değiştirmenin doğru ve mümkün olduğu 3 durum vardır;

1) Markanız tüketicinin zihninde, ya çok zayıf etkiye sahip yada hiç yeri yoksa

   Bu tüm durumlar içinde en kolay olanıdır.Özünde,ortada hiç bir marka yok demektir ve  marka ismiyle istediğinizi yapabileceğiniz anlamına gelir.

    Bu ismi tamamen farklı bir kategoride,tamamen farklı bir ürün için bile kullanabilirsiniz. Kim fark edecek ki?

  Aytaç Gıda A.Ş. 1993 yılında  İsviçre bankası ve Dünya Bankası’nın ortaklığıyla  İstanbul'da kurulmuştur.

    Kasım 1996 yılında Türk tekstil, mobilya, gıda ve perakende şirketi Yimpaş Holding tarafından satın alınmıştır.Yimpaş holding'in başarısız yönetimi ve markayı her kategoride kullanmak gibi çokça açgözlü politikası yüzünden firma mali sıkıntılara girmiş ve 2014 itibariyle üretimi durdurmuştur.
daha sonra Ülker tarafından satın alınan markanın, Ülker'in markalaşma stratejisine uygun, Reformist üretim anlayışı sayesinde  her geçen gün değeri artmaktadır.


    Aytaç'ın iflasa sürüklenmesi,markalama stratejileri çerçevesinden bakıldığında gayet olası bir durumdur.  Çünkü  Aytaç başarılı bir marka değildir.

    Peki nedir başarılı marka? Başarılı marka; yazımın başlarında da bahsettiğim gibi, tüketicilerin satın almak istedikleri  ve tüketici zihnine girmeyi başarabilen markadır. Aytaç bunu başaramamıştır. Bunun en büyük sebebi Aytaç yöneticilerinin, tüm kategorilerden pazar payı koparmak için onlarca ürün grubu oluşturmaları ve her şeyin üzerine Aytaç yazarak tüketicilerin Aytaç nedir sorusuna cevap bulamamalarıdır.


     Aytaç'ın ürün grubunu; bisküvi, kraker, kurabiye, kek, turta, çikolata, gofret ve bebek, şarküteri, donuk et, kırmızı et, su, meyve suyu, kahvaltılık, toplu tüketim, süt, süt ürünleri, yağ ve hazır gıda ürünleri oluşturmaktadır.
 
    Bu birbirinden alakasız ürün grubu tüketiciler tarafından benimsenmemiş ve marka imajı zedelenmiştir.

   Aytaç'ı Ülker'den önce ve Ülker'den sonra olarak 2 gruba ayırsak yanlış yapmış olmayız.
çünkü; Bir tarafta tüketiciler için hiç bir anlam ifade etmeyen, mali sıkıntılarla boğuşan, Aytaç'ın
karanlık çağı ve bir tarafta, daralma kurallarına uyan, reklamlarıyla ve fiyat politikasıyla kalite kokan Aytaç'ın  Altın çağı.

   Gelelim  Ülker Bunu nasıl başardı? Sorusuna; Aslında çok basit.Ülker Aytaç'ı ,sırtında kambur olan diğer ürünlerden kurtarıp , markaya en çok uyan et ve et ürünleri kategorisine yönlendirerek başardı. Artık Aytaç zihinlerde et ve et ürünleri markasıdır.

Sizde Aytaç'ın resmi internet sitesine girdiğinizde bu durumu rahatça  görebiliriz(www.aytaç.com)

   Sonuç olarak, artık hangimiz herhangi perakende satış mağazasında, Aytaç markalı kraker, bisküvi veya süt ürünlerinden birini görüyoruz ?

2) Markanızı besin zincirinin ilk basamağına yerleştirmek istiyorsanız.

   Eğer markanızın fiyatını sürekli indiriyorsanız, her zaman fiyat merdivenin en altında,hem de markayı zedelemeden yerleştirebilirsiniz.

   Tüketiciler böylece markanızı satın alarak daha fazla değer elde etmiş olduklarına inanacaklardır. Bu zorunlu olarak olumsuz bir gidişat değildir. Marlboro  sigara fiyatlarını düşürdü ve  pazar payını artırdı.
 
     Rolls-royce üretmek epey prestijli bir iş ancak o kadar da karlı değil.Bazen fiyatlar çizginin dışına çıkar ve  sürekli düzenlemeler yapmak zorunlu olabilir.

3) Markanız yavaş hareket eden bir alanda ve değişimin gerçekleşmesi uzun süre olacaksa



 

   
    Tekstilbank 1986 yılında tekstil sektörünün genel olarak faaliyet gösteren Rüştü Akın'ın sahibi olduğu, Akın Şirketler Grubu tarafından kuruldu.

     2006 yılına kadar ticari ve kurumsal bankacılık ağırlıklı bankacılık stratejisi ile büyüyen Tekstilbank, 2006 yılından itibaren Bireysel Bankacılık organizasyonunu yeniden yapılandırarak
bu alanda yavaş ve uzun süre süren değişim yoluna girmiş oldu.

    Tekstilbank başarıyla kurumsal bankacılıktan tüketici bankacılığına doğru yönelmektedir. Burada akılda tutulması gereken anahtar konsept, bankanın muhtemel müşterilerinin zihninde pek az bir değişikliğin gerçekleşmiş olmasıdır. Zihinleri değiştirmek yerine Tekstilbank yeterli zamanın geçerek, doğal unutma sürecinin etki göstermesini bekledi.

    Bankacılıkta işe yarayan, bilgisayar yada elektronik ev aletleri gibi hızla değişen alanlarda işe yaramayabilir.Çünkü, Unutma sürecini işleyebilmesi için yeterince zaman yoktur.

  Tüketiciler hiçbir zaman yanılmaz.Bu markalama açısından bakıldığında pek de cesaret vermeyen hatta engelleyici etkileri olabilen  insani bir özelliktir.

 Tüketicilere ,markanızın alıştıklarından başka bir şey olduğunu söylediğinizde mesajınızı reddederler.


  • Komili duş jelleri? Hayır, Komili bir zeytinyağı markasıdır.
  • Vestel akıllı telefonları? Hayır, Vestel bir elektronik ev eşyaları markasıdır.
  • Ülker Cola Turka? Hayır gerçek kola CocaCola'dır.


19) İstikrar Kuralı

               

                   markalar bir gecede inşa edilmiyor.başarı on yıllarla ölçülür yıllarla değil.


     

         En çok ihlal edilen kurallardan biri,istikrar kuralıdır. Bir marka ısrarlı olmazsa zihinlere giremez. Ne var ki, bir kez marka,tüketici zihninde bir yer edindi mi, üreticiler değişiklik için nedenler aramaya başlarlar.
  "pazar değişiyor" der üretici "markayı değiştirin"

   Pazarlar değişiyor olabilir ama markalar değişmemelidir. Hiçbir zaman. Değişime meyilli ya da yeni bir yön kazanmış olabilir. Ama zihinlere sıkıca yerleştirilmiş olan temek karakteristikleri hiç bir zaman değiştirilmemelidir.

   Pazar bir yöne doğru salınıyorsa, bir tercih imkanınız vardır. Bu geçici hevesin peşine takılın ve markayı tahrip edin.Ya da olduğunuz yerde kalın ve atlı karıncanın yeniden sizin bulunduğunuz yere gelmesini bekleyin.

   Viking Temizlik,1978 yılında Avcı Kimya ismiyle bir satış firması olarak hayat buldu.ilk üretimine 1980 yılında kristal çamaşır sodasıyla başladı.1985 yılında üretimine çamaşır suyu ve tuz ruhuyla devam etti.

    Aynı yıl ürünleri market ve bakkallarda satışa çıkan Avcı Kimya 1990’lara gelindiğinde ürün çeşitliliğini arttırarak, sıvı deterjan, jel deterjan ve yumuşatıcı üretimine de başladı.

   4 kardeşin girişimiyle yola çıkan Avcı Kimya, 1992 yılında Limited şirkete dönerek adını Viking Temizlik olarak değiştirdi ve Viking markasını tescil ettirdi.

    Firmanın reforma gitmesiyle birlikte ürün grubunda da reforma gitmek isteyen marka, markalama stratejilerinin tam tersi istikamette yol alarak ürün grubunu genişletti.

    Viking temizlik şuan; Sıvı bulaşık deterjanı, bulaşık makinesi grubu, çamaşır yumuşatıcıları, konsantre çamaşır yumuşatıcıları, çamaşır suları, cam temizleyicileri, ultra çamaşır suları,  Arap sabunu, halı temizleyicileri, korozif, mutfak ve banyo temizleyicileri, sıvı sabunlar, antibakteriyel el temizleyicileri, oda parfümleri, yüzey temizleyicileri ve özel temizleyiciler gibi
yazmaktan yorulduğum, geniş bir ürün yelpazesine sahip.

    Viking;
   Çamaşır grubunda: Omo ve Ariel; bulaşık grubunda: Pril ve Fairy; oda parfümlerinde: Glade ve Airwick; sıvı sabunlarda: Activex ve Protex. Gibi dar bir kategoriye yoğunlaşmış, zihinlerde belli bir yeri olan dünya devi markaların pazar payından çalabilir mi? Elbette hayır.

   Nihai olarak Viking ,kendi temizlik pazarını baltalar mı? kesinlikle evet. Peki Viking ne yapmalıydı? Üretime başladığı çamaşır deterjanı grubuna yapışmalı, istikrarlı bir şekilde hareket edip, pazarın kendisine salınmasını beklemeliydi.

18) Sınırlar Kuralı



                  Global markalama da engeller yoktur.Marka hiçbir sınırı tanımamalıdır.




   
     Pek çok şirketin şu iki şeye kuvvetle inandığı görülür:


  • Kendi ülkelerinde markalarının pazar payı önemli ölçüde artırılamaz.
  • Büyümek zorundadırlar.


  Bu zırhlı inançlarından dolayı da,"büyümenin tek yolu" diyerek, markalarını başka kategorilere de yayarlar. Böylece, yayılmaya dair olan ilk markalama kuralının kurbanları olurlar."Elbette hattımızı genişletmek tehlikelidir ama bu büyümek için tek yoldur" derler.

     Bu büyümek için tek yol değildir.Aslında bütün hedeflere ulaşabilmek için en iyi çözüm, global bir marka yaratmaktır.Bu şu anlama gelir:


  • Bulunduğunuz ülkede markanın hedefini daraltın.
  • global davranın.


  Yıllarca pek çok ürün için büyülü sözcük"ithal"olmuştur.
yiyecek,bira,şarap,elbise,otomobil,elektronik ürünler  ve daha birçok ürün,ithal olmanın yararını görmüştür.Sanki bir sınırı aşmak markanın kıymetini birden artırmaktadır.

  Aslında bir sınırı aşmak genellikle bir markaya değer katar; değer tüketicinin zihninde olduğu için markanın geldiği ülkenin algılanışı markaya değer kazandırır
ya da kaybettirebilir.

Kimsenin şunların değeri hakkında bir şüphesi var mı:


  • İsviçre saatleri
  • Fransız şarapları
  • Alman otomabilleri
  • Japon elektronik ürünleri
  • İtalyan elbiseleri


   Arnavutluk saatleri, Polonya şarapları, Türk arabaları, Rus elektronik cihazları, Portekiz elbiseleri aynı etkiyi yaratır mı? Elbette hayır.

   Her ülkenin kendine özgü bir imajı vardır. Marka, ülkesi ile benzer bir imaja sahip ise,global bir marka olma ihtimaline de sahip demektir.

   Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın, dikkate değer sayıda insanın; İsviçre saatleri taktığını, Alman arabaları kullandığı, Fransız şarapları içtiğini, Japon malı elektronik cihazları kullandığını ve İtalyan elbiseleri giydiğini göreceksiniz.




 

     Heinken 15 milyon nüfuslu küçük bir ülke olan Hollanda''nın lider birasıdır. Heinken Nv global pazara açılarak, dünyanın en büyük ikinci bira markası haline geldi.

   Herhangi bir bira markası aynısını yapabilir miydi? elbette hayır.

   Heinken global bir stratejisi yürütebilmiş ilk bira markasıdır. Ancak biranın daha çok Almanya'ya yakın bir çağrışımı vardır. Hollanda'ya değil.

    Heinken şanslıydı.Hollanda hem etnik hemde coğrafi olarak Almanya'ya çok yakındır. Sonuç olarak, pek çok bira tüketicisi Heinken'in  bir alman ürünü olduğunu düşündü.(Heinken şirketi barlara ve restoranlara "printed in Germany",kelimelerinin göründüğü karton fiyat listeleri dağıtmıştır)

  Heinken bir başka açıdan da şanslıydı.Global pazardaki en büyük Alman rakibi Beck's,İngiliz kokan isminin yükünü taşıyordu.

Global çapta bir marka olmak istiyorsanız 2 şey yapmalısınız;


  • ilk olmak zorundasınız.
  • ürününüz ülkenizin imajına uygun olmalı.


  Eğer sınırlar kuralını, yerel çapta ki ürünlerimiz ile yerel pazarda değerlendirirsek,
konuyu daha farklı ele almış  ve  daha iyi kavrayabileceğimiz bir model geliştirmiş oluruz;

  • Şeker pancarı pek çok ilimizde yetişmesine rağmen "Konya Şeker" bir marka olarak doğmuş ve  en iyi şekerler Konya'da üretilir ön yargısı zihinlere yerleşmiştir.
  • Sucuk ve pastırmanın üretim merkezi Kayseri kabul edildiğinden Türkiye'nin en tanınmış sucuk ve pastırma markaları Kayseri menşei 'li markalardır.
  • Türkiye'de dondurma deyince akla ilk gelen ilimiz Kahramanmaraş olduğu için "Maraş Dondurması" etiketi altında bir çok marka ve franchiser şirket doğmuştur.


  Yukarıda örneklendirdiğimiz ürünler o bölgeyle özdeşleşmiş ürünler olduğu için markalaşması daha kolay ve daha verimli olacaktır. Çünkü bu tür ürünler,  diğer ürünlere göre daha özel algılandığından tercih sebebidir. Aynı zamanda meşhur ürünleri tüketmek için zaman ve paradan feragat etmeye hazır bir çok tüketici de mevcuttur.

 Bu kuralı yerel çapta en iyi uygulayan marka Tropicana'dır.

     Bursa şeftali suyu, Amasya elma suyu, Antalya nar suyu, Malatya kayısı suyu, Sakarya ayva suyu, Afyon vişne suyu,Silifke çilek suyu,Çanakkale domates suyu gibi kendi bölgesiyle özdeşleşmiş ürünleri ile kategorisinde sınırları  aşarak ,daha özel bir ürün grubu geliştirmiş ve  rekabette diğer markalardan bir adım daha öne geçmiştir.

17) Renk Kuralı



               

                            Bir marka ana rakibinin kullandığının tam tersi renk kullanmalıdır.



   


    Markayı ayırt edilir yapmanın bir yolu da renktir. Ancak renk, üzerinde çalışılması zor bir özelliktir. Bir isim yaratmak için seçebileceğiniz binlerce kelime vardır ama  bir avuç renk seçeneğimiz mevcut.

    Temel olarak, doğal renkler; siyah ve beyazdan başka, seçebileceğimiz sadece üç temel renk vardır; kırmızı, sarı ve mavi. En iyisi, ara ya da karışık renklerdense bu üç temel  renkten birini tercih etmektir. Ancak hangisini?

   Aklınızda tutmanız gereken, tüm renklerin gözün aynı yerinde yaratılmadığıdır. Renk spektrumunun kırımızı ucunda yer alan renkler, retinanın hemen arkasında oluşur. Bu nedenle, baktığınızda kırmızı rengin üzerinize doğru geldiğini hissedersiniz. Renk spektrumunun mavi ucundaki renkler ise, retinanın hemen önünde odaklanır. Mavi renk sizden uzaklaşıyormuş izlenimi yaratır.

   Bu fiziki nedenler yüzünden, kırmızı enerji ve heyecanın rengidir. Kırmızı yüzümüzün rengidir.  
   Mavi kırmızının zıttıdır. Mavi huzur veren sakinleştirici bir renktir, mavi dinlendirici bir renktir.

     Niçin ülke bayraklarının %45'inde hakim renk kırmızıdır?(Mavi 2. belirgin renktir.
bayrakların %20'ye yakınında hakim renktir.)


      Markalar dünyasında, kırmızı satış rengidir ve dikkat çekmek için kullanılır. Mavi kurum rengidir, istikrar mesajı aktarmak için kullanılır. Örneğin Ülker kırmızı, Türkiye İş Bankası, mavidir.

    Diğer  renkler bu ikisinin arasında yer alır. turuncu, maviden çok kırmızıya yakındır. Yeşilse kırmızıdan çok maviye.Sarı nötr bir renktir. Ancak, gözünüzün seçebildiği dalga boyunun ortasında yer aldığı için aynı zamanda en parlak renktir (Bu parlaklığından, dikkat çekmek için yararlanılır.
Sarı ışıklar, sarı çizgiler, sarı işaretler örneklerinde olduğu gibi)

   Yıllar boyunca, bazı renkler; farklı özellikler, durumlar ve hareketlerle özdeş hale gelmiştir.


  •     Beyaz; gelinlik rengi olmasından da görüleceği gibi, saflığın  rengidir.
  •     Siyah; gücü ve prestiji simgeler. (Mercedes ve BMW gibi güçlü Alman araçlarında en çok kullanılan renktir)
  •     Mavi; bir at yarışında kazanan ata takılan mavi şeritte olduğu gibi; liderliğin, güvenin ve özgürlüğün rengidir (Facebook)
  •     Mor; asaletin, bilgeliğin, gösterişin, ihtişamın, imparatorluğun rengidir. Mor renk lüks kabul edilir ve saraylarda mor motifler ağırlıklıdır (Özsüt)
  •     Yeşil; çevrenin ve sağlının rengidir, huzuru ve doğayı simgeler. (Doğadan)
  •     Sarı, dikkat çeker. neşe ve hareketliliği ifade eder (Gençturkcell)
  •     Turuncu; sıcaklığı, iyimserliği ifade eder. Herkese hitap eden bir renktir ve insanın satın alma duygusunu tetikleyen en güçlü renktir (Hepsiburada.com)
  •     Kırmızı, dinamikliği simgeler. Tutkunun rengidir ve sürekliliğe zorlar. İştah açma özelliğiyle de Dünyaca ünlü hazır yemek markalarının en çok kullandığı renktir (Yemeksepeti.com)


   Bir marka yada logo için renk seçerken, yöneticiler genellikle oluşturmak istedikleri ruh halini gözetirler, yaratmak istedikleri farklı kimliği değil.

   Markada kullanılan renk, ana rakibin kullandığı rengin tam tersi olmalıdır. "Ana rakibin tam zıttı bir rengi seç" cümlesinin ardında güçlü bir mantık yatıyor. Bu renk kuralını unutursanız risk almış olursunuz.

Örneğin;

16) Biçim Kuralı



      Bir markanın logosu gözlere uygun olarak tasarlanmalıdır. Her iki göze de uygun olarak...



   

     Bir logo,markanın görsel sembolü olan bir amblem ile markanın isminin ayırt edici biçimde bir araya gelmesiyle oluşur.

   Logolar çeşitli şekillerde olabilir.yuvarlak,kare,oval,dikey yatay.Ancak tüm şekiller tüketicinin gözünde aynı etkiyi yaratmaz.

   Müşterilerin gözleri yan yana dizilmiş olduğuna göre, bir logo için ideal biçim; yatay olmalıdır. Kabaca 1 birim kadar dik ey ve 2 1/4 kadar da yatay olmalıdır.

   Bu yatay şekil,logonuzun maksimum etkiyi göstermesini sağlayacaktır.bu bilhassa logonun binalarda,broşürlerde,başlıklı kağıtlarda yada ilanlarda kullanıldığı durum için geçerlidir.

   Öte yandan bir font, dikey olarak okunuyorsa logonun müşteri gözünde çok az anlamı olacak ya da hiç olmayacaktır. Kullanılan font yüzünden değil, müşterinin okuyamaması yüzünden. Bir logoda kullanılacak fontlar seçerken en önemli unsur; okunurluktur.

  Elbette,fontların ilettikleri duygu arasında da algısal farklılıklar vardır."Sans serif" fontu modern bir hava yayarken, "Serif" eski moda görünür. "Bold" fontlar erkeksi, "Light" lar ise feminen durur.



 
     Tüm bu teoriler çerçevesinde,Türkiye'de de bu kuralı, mükemmele yakın şekilde pratiğe döken markalar de mevcut; Arko , Ülker, Arçelik, Dimes, Mondial, Anadolu Jet...